İyi Bir Tercüman Olabilmek

  Ekonomi, siyaset, ticaret ve sosyal alanlar gibi birçok boyutta ülkeler arasındaki ulusal ilişkilerde 21. yüzyılda gelinen son nokta ile halk arasında giderek daha çok duymaya başladığımız bir atasözü var bugünlerde: “ Bir dil bir insan demektir.” 

Dil bilmenin önemi artık toplum tarafından daha çok benimsenen bir konu olurken, yazılı ve sözlü çeviri alanlarındaki çalışmalar ise bundan elli yıl öncesine kıyasla oldukça artmıştır. Özellikle İstanbul gibi metropol şehirlerde artık kafamızı her kaldırdığımızda bir çeviri şirketi tabelası gözümüze çarpmaktadır. Üniversiteler ise bu alana olan talebin potansiyelini son birkaç yıl içinde fark etmiştir ve bugün hemen hemen her üniversite, bünyesinde bir mütercim-tercümanlık bölümü bulundurmaktadır.

Tarihte yazılı çeviri çalışmalarının ilki olarak görülen “Septuaginta”dan beri yazılı çeviri çalışmaları günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte en üst boyutlara ulaşmıştır. Sözlü çevirinin ise yazılı çeviriden çok daha önce var olduğu bu alanla az çok ilgili herkes tarafından bilinen tarihi bir gerçekliktir. Günümüzde çeviri çalışmalarını bu denli yoğun bir etkinliğe dönüştürenler ise işte bu alanla ilgilenen kişilerdir.

Bu alanla ilgilenmek ise günümüzde çevirmen olmanın ilk ve en temel adımıdır. Ayrı bir dil zekası gerektirdiğine can-ı gönülden inandığım için şunu söyleyebilirim ki bir çevirmende olması gereken ikincil nitelik ise dil yeteneğidir. Çünkü çeviri etkinliğinin ham maddesi dildir ve dil yeteneği olmayan birisinin etkin bir çeviri çalışması gerçekleştirmesini beklemek biraz gerçeküstü bir yaklaşım olur doğrusu.  Tabi ki burada sözü edilen dil yeteneği tek taraflı olmaktan ziyade çift taraflı bir kabiliyeti gerektiriyor. Yani eğer bir kişi iyi bir çevirmen olmayı istiyorsa hem kaynak dilin hem de erek dilin dizgelerine hakim olmalıdır.

Erek dilin biçim ve ögelerini ana dili gibi kullanabilen kişidir çevirmen. Çevirmenin her iki dilde de uzman konumunda olması üçüncü bir nitelik olarak sıralanabilir böylece. Tümevarım bir yaklaşım ile bu konuyu ele alırsak eğer çevirmen aynı zamanda çok okuyan kişidir demek mümkündür. Çünkü bir dile hakimiyet kurabilmek o dilin yazılı eserlerini mümkün olabildiğince çok okumaktan geçmektedir. Zira her çeviri de zaten bir yeniden yorumlama olduğu için aynı zamanda bir okuma etkinliğidir de. Yani her bir çeviri Akşit Göktürk’ün de belirttiği gibi bir okuma uğraşıdır. Çok okumayan bir kişi çeviri yapamaz denemez ama burada sözünü ettiğimiz şey iyi bir çevirmen olmak olduğu için çok okumak bu alana hakim olabilmenin gerekli niteliklerinden biridir. Okumak kadar yazma etkinliği de ilgili olan çeviri etkinliği için gerekli bir diğer koşul ise yazabilme yetkinliğidir. Çevirmen iyi bir okuyucu ve etkin bir metin yazıcısı olmalıdır. Bu yetkinliklerin yanı sıra aynı zamanda iyi bir çevirmen araştırmacı bir ruha sahip olmalıdır. Çevirinin çok alanlı olması sebebiyle bir çevirmen bazen bir kimyager, bazen bir mühendis bazen ise bir avukat kimliğine bürünebilir. İşte bu yüzdendir ki çevirmen ancak araştırmacı bir ruha sahip olabilirse bu rollerin gerektirdiklerini, çevirmekte olduğu metnin içine yansıtabilir. Çeviriye başlamadan önce ilk yapılması gereken eylemin ön araştırma olduğu gerçeği de bu araştırmacı kişiliğin önemini ortaya koyabilir diye düşünüyorum.

  İyi bir çevirmen olabilmenin öncül koşullarından bir tanesi ise sorun çözme konusunda etkin olmayı gerektirir. Sorun çözmeden kastım tabi ki de çeviri sürecinde karşılaşılan sorunların çözünmesine yöneliktir. Birbirlerinden tamamen farklı iki toplumun iki okurunu ortak bir köprüde birleştiren çevirmen, kültür yabancılığı, kültürlerin birbirleriyle bağdaşmaması gibi sorunların üstünü mümkün olduğunca örtebilmeli ve kaynak metnin dilini erek metnin dilinde eşdeğer bir şekilde hedef kitleye sunabilmelidir. Yani çevirmen iki dil dizgesi arasındaki bağdaşmazlıkları yaratıcı zekasıyla çözebilir olmalıdır.

Eğer işin bir de akademik boyutundan söz edecek olursak araştırmacı, çok okuyan ve dile ilgili bir kişinin iyi bir çevirmen olabilmesi için gereken bir sonraki adım ise iyi bir çeviri eğitimi almayı gerektirir. Maalesef ki sayısı artan mütercim-tercümanlık bölümlerinin birçoğu salt kuram alanına ağırlık verirken, uygulama alanı göz ardı ermektir. Fakat bu konu üzerinde durulması gereken bir başka konudur. İyi bir eğitim almış olan bir çevirmen eğitim hayatı boyunca kendini geliştirmeye de açık olmalıdır. Bir tıp öğrencisinin okulda öğrendiklerini günlük yaşamda uygulaması beklenemez ama çeviri eğitimi alan biri ancak bireysel çalışmalarda bulunarak iyi bir çevirmen olabilir.

Çeviri etkinliğini sadece para kazandıran bir uğraş olarak görmekten ziyade, çevirmen aynı zamanda yaptığı işin bilincinde olabilen ve cümlelerin arasındaki anlamlar dünyasında gezinerek iyi bir çeviri ortaya koyabilmeyi hedefleyen kişi olmalıdır. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında bir sözlük yardımı ile erek dildeki metni kaynak dile çevirme eylemi olarak görülse de çeviri etkinliği ve aslında belki de yetkinliği birçok kabiliyeti aynı anda bulundurmayı gerektiren bir alandır.

Yazar: Hülya Zengin

Bir önce ki yazımızda Simultaneous and Consecutive Translation konusunu ele aldık.

Lütfen yazımız hakkında görüş ve önerilerinizi bizlerle paylaşınız.

Yorum Ekle