Yazılı Çevirisi Eleştirisine Dair

İnsanoğlunun mağara duvarlarına çizdiği resimler kadar eski olan çeviri olgusu, günümüzde artık bir bilim dalı haline gelmiş ve bilim, sanat, diplomasi, edebiyat gibi hayatın her alanında etkin bir role sahip olmuştur. Bu nedenle de içinde bulunduğumuz çağı çeviri faaliyetlerinin yoğunluğu açısından ele aldığımızda çevirinin altın çağı olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.

Çeviribilim alanında günümüze kadar yapılan çalışmalar gösteriyor ki, çeviri dünya edebiyatına yeni türler kazandırmış, toplumlar ve uygarlıklar arasında iletişimsel bağlar kurarak yalnızca kültürlerin aktarılmasıyla kalmamış kültürlerin gelişimine de önemli katkılarda bulunmuştur. Bu yüzdendir ki kültürü besleyen en önemli kaynaklardan birinin çeviri olduğu su götürmez bir gerçektir. Çünkü eğer bir toplumun dili bilinmiyorsa, çeviri ve çevirmenler olmaksızın bu kültürlere ulaşmak pek mümkün olmazdı.

Çevirinin artık bir bilim dalı haline gelmesiyle, yazın çevirisinin diğer çeviri türlerinden daha fazla bir uğraş ve yetenek gerektirdiği gerçeği giderek daha çok kabul görmüş ve çeviri bilimin en önemli alt başlığı olabilecek kadar olan önemi herkesçe benimsenmiştir. Yazın metinlerinin çevirisi, çeviri bilim kuramcılarının odak noktası haline gelmiştir ve yazın çevirisinin doğası gereği karşılaşılan zorlukların üstesinden en az kayıpla nasıl gelinebileceği bugün bile çeviri bilimin en tartışılan konularından bir tanesidir.

Her yazın yapıtının kendi özgü bir dünyayı yine kendine özgü bir söylemle ortaya koyması ve bunu yaparken de her satırını öznel bir biçim ve biçemle renklendirmesi, yazın çevirisinin çevrilebilirliği ve çevrilemezliği tartışmalarını başlatmıştır.
Yazın çevirmeninin gerçekleştirdiği bu yazınsal yorum sürecinin amacı yabancı, uzak, anlamlı bir iletiyi gerçek, yakın ve kavranır kılabilmektir. Fakat karşılaşılan zorluklar yüzünden her zaman ortaya gerçek, yakın, kavranır çevirinin çıkması mümkün değildir. Çevirinin bu güçlüğünü ele alan Halman; “çevirinin nankör bir iş olduğunu, basit bir formülünün bulunmadığını, ayrı bir kimyası ve dehasının olduğunu belirtmiştir.”(Halman, 1991:13)

Tüm bunların bir sonucu olarak eşdeğerliliğin sağlanamadığı veya pürüzlü kalan yazın çevirileri ve aynı eserin farklı çevirmenlerce ortaya çıkan farklı çevirileri çeviri eleştirisini ortaya çıkarmıştır. Çevirinin nasıl olması gerektiği üzerinde yanlış avcılığına düşmeden yapılan bu eleştiriler, toplumun beğenisini katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Berrin Aksoy bu konuda ”belirli bir dil ve kültür içinde çeviriye nasıl yaklaşıldığı aynı zamanda çevirinin nasıl görüldüğünün ve değerlendirildiğinin de aynası olabilir” demiştir. Tabi ki şunun da altının çizilmesi gerekir ki çeviri eleştirisi çeviri bilimin bir alt dalıdır ve her bilim dalı gibi “doğru ve ya yanlış çeviri” diye nitelendirmelerinin uzağında, nesnel bir yaklaşımla belirli bir kuramsal çerçeveye dayanarak yapılmalıdır.

Yazar: Anonim

Bir önce ki yazımızda Tabletler ve Simultane Tercümanlar  konusunu ele aldık.

Lütfen yazımız hakkında görüş ve önerilerinizi bizlerle paylaşınız.

Yorum Ekle